Ghost of Yōtei inceleme

Atabeyi tarafından
PAYLAŞ
Ghost of Yōtei inceleme
Ghost of Yōtei, intikamın gölgesinde doğmuş yepyeni bir hayalet hikâyesi. Zamanı 1603’e, yani Jin Sakai’nin Tsushima’daki destanının üzerinden üç yüzyıl sonrasına taşıyor. Başrolde bu kez bir kadın samuray, Atsu var. O yalnız bir paralı asker; geçmişiyle lanetlenmiş, adalet arayışında bir avcı. Ancak geçmişi nedeniyle bütün roninlerin gözünde hedef haline gelmiş. Hikâyeye adını veren Yōtei Dağı, Atsu’nun kaderini şekillendiren yer. Yolumuz, Japonya’nın kuzeyindeki kanunsuz sınırlar olan Ezo’ya, yani bugünkü Hokkaidō’ya düşüyor.

Anlatının merkezinde tek bir duygu var: intikam. Atsu’nun ailesini katleden haydutların peşinde çıktığı yolculuk, bol bol geçmişe dönüşle destekleniyor. Oyunda yalnızca sahnelerle değil, doğrudan oynanışla da Atsu’nun çocukluğuna gidiyoruz. Bu bölümler sadece arka planı göstermekle kalmıyor, karakter gelişimini çocukluktan itibaren derinlemesine yaşatıyor. Atsu’nun bugünkü hâline dönüşümünü, acılarını ve kararlarını bizzat oynayarak deneyimlemek, anlatıyı sıradan bir intikam öyküsünün ötesine taşıyor. Sucker Punch’ın “wandering samurai” fantezisi burada kendini gösteriyor: rüzgârın rehberliğinde doğayı takip ediyor, kimi zaman bir kaplıcada huzur buluyor, kimi zaman bir şamisen ezgisiyle yolumuzu aydınlatıyoruz. Atsu’nun geçmişiyle yüzleştiği sahneler, oyunun duygusal zirveleri. Spoiler kuralları nedeniyle detay veremem ama finalin vurucu olduğunu söylemek yeterli olur.

Dövüş tarafında Ghost of Yōtei, selefi Tsushima’dan ayrışıyor. İlk oyundaki “duruş sistemi” burada tamamen yerini silah çeşitliliğine bırakıyor. Odaçi, iri ve ağır düşmanların üzerine kabus gibi çökerken, Kusarigama kalkanlıları parçalamak için ideal. Hankyu ve Yumi yayları farklı tempolar sunuyor; biri hızlı ama düşük hasarlı, diğeri yavaş ama delici. Tanegaşima tüfeği ve Tanzutsu tabanca da menzilli cephenin dengelerini değiştiriyor. Silahlar arasında savaş ortasında geçiş yapmak hem gerekli hem de tatmin edici. “Favori tek silahımla herkesi biçerim” demek mümkün, ama yüksek zorluklarda bedeli ağır. Bu yapıyla oyun, sizi sürekli doğru tercihler yapmaya zorluyor.

Tılsımlar ve zırhlar bu sistemin üzerine stratejik katmanlar ekliyor. Altı tılsım yuvasına farklı bonuslar yerleştiriyorsunuz; örneğin Ok Yağmuru Tılsımı, Hankyu ile otomatik nişan sağlayarak kalabalıkları eritmenizi kolaylaştırıyor. Zırhların da özgün etkileri var. Onryo Zırhı, yakın dövüşte birini düşürdüğünüzde çevredekileri korkutabiliyor, hatta bazen bir kurt çağırabiliyor. Bu küçük olasılıklar savaşın psikolojisini değiştiriyor. Gizlilik odaklı setler, fark edilme süresini düşürüyor ve zincirleme suikast becerilerini güçlendiriyor. Beş farklı ekip setini önceden kaydedip savaş ortasında hızlıca değiştirebilmek, stratejiye büyük esneklik kazandırıyor.

Silah ve zırhlarınızı geliştirmek için “baba ocağı”na dönüyorsunuz. İleri seviye yükseltmeler için hem hikâyede ilerlemek hem de özel malzemeler toplamak gerekiyor. Bu malzemeler, yalnızca düşmanlardan ve görevlerden geliyor; yani gelişim grind’a değil, maceranın doğal akışına bağlanıyor. Bu da “sayınız büyüdü” değil, “ustalığınız arttı” hissini veriyor.

Yetenek sistemi de tematik: Öz, Onryo, Yakın Dövüş, İntikam ve Kurt başlıkları altında dallanıyor. Yeni teknikleri öğrenmek için Tefekkür Sunakları’nı bulmak gerekiyor. Keşif bu oyunda ikon yığınıyla değil ritüellerle destekleniyor: bambu kesme, kaplıcalar, mabetler, mevtalar sütunları, şamisen şarkıları ve daha fazlası… On iki farklı etkinlik, hem kalıcı bonuslar hem de atmosferi zenginleştiren nefes araları sunuyor. Haritacı İsaburo’dan yolcu haritası satın alıp belirli etkinliklerin yerlerini öğrenebiliyorsunuz, ama bunları da haritanıza kendiniz işaretlemek zorundasınız; yani keşif duygusu korunuyor. Yan görevler arasında ödül ilanları öne çıkıyor; Ödül Aracısı Kojiro’dan aldığınız hedefleri avlayarak para ve nadir eşyalar kazanıyorsunuz. Ayrıca senseilerden yeni silah tekniklerini öğrenmek tamamen opsiyonel ama derinlik katıyor. Yanınızdaki Kurt Sürüsü de görev, yükseltme ve yeni aletlerle maceranıza eşlik ediyor.

Atmosfer tarafında Ezo’nun altı farklı bölgesi ayrı bir ritim sunuyor. Boyacılarla zırhları kişiselleştirmek, kırmızı-siyah kombinasyonları denemek eğlenceli. Kozmetik içerik şaşırtıcı derecede geniş: ben 30 saatte 40’tan fazla miğfer, 45 maske ve 10 zırh açabildim. Şamisen mekaniği de çok hoş: bambu alanlarını veya mabetleri bulmak için ezgiler çalmak, hem atmosferi hem de oynanışı güçlendiriyor. Müzikler başlı başına övgüyü hak ediyor; kimi melodileri Shazam’layıp listeme ekledim.

Peki kusurlar? Var. Stealth hâlâ dövüş kadar yaratıcı değil; yakalandıktan sonra düşman yapay zekâsı sık sık tahmin edilebilir davranıyor. Kamera, özellikle kalabalık çatışmalarda ve dar alanlarda sorun çıkarabiliyor; kimi zaman parry zamanlaması gözden kaçıyor. Görev tasarımları, özellikle ikinci bölümde, birkaç kez “git–bak–geri dön” döngüsüne düşüyor. Teknik tarafta da bazı sorunlar mevcut: ara sahnelerde maskelerin anlık kaybolması, animasyonların yukarı aşağı zıplaması, kusarigama hareketlerinde kameranın fazla dönmesi ve çok nadir de olsa disarm sonrası silahın zeminden düşmesi. Yeni zırh kazanıldığında mevcut seti otomatik olarak değiştirmesi de rahatsız edici. Bazı satıcılar kozmetik ön izleme göstermiyor. Bu sorunların çoğu day-1 patch ile düzeltilmesi planlanıyor. Özellikle öğretici denge, Hard/Lethal zorluklarının yeniden ayarlanması, yapay zekâ farkındalığının iyileştirilmesi ve ekonomi tuning listede. O yüzden şu anki sürümde gördüğünüz pürüzlerin çoğu çıkışta toparlanacak gibi.

Performans tarafında PS5’te akıcı bir deneyim yaşadım. Büyük savaşlarda bile kare hızı stabil kaldı. Grafikler, Ezo’nun rüzgârını, çiçeklerini ve dağlarını bir başrol gibi öne çıkarıyor. Fotoğraf modu, Tsushima’dakine göre daha fazla seçenekle dolu; araya yaprak, ateş böceği veya kuş ekleyerek sahneleri resim gibi kaydetmek mümkün.

Türk oyuncular için en kritik detay ise Türkçe dil desteği. Türkiye oyun ekosisteminde büyük bir pazar. Bu ölçekte yapımlarda Türkçe görmek, sadece erişilebilirlik değil, aynı zamanda bir saygı göstergesi. Ghost of Yōtei’nin yerelleştirmesi, duygusal sahnelerin ağırlığını hissettirmekte çok başarılı. Oyun terimlerinin doğru çevrilmesi, mekaniklerin anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Türkçe, artık “olsa güzel olur” değil, “olmalı” kategorisinde. Bu destek, yalnızca oyunculara değil içerik üreticilerine, yayıncılara, topluluklara da değer katıyor. Böyle projelerde Türkçe görmek sevindirici ve umarım standart haline gelir.

Gelelim fiyat meselesine. Ön sipariş fiyatı 3.449 TL, Deluxe sürüm ise 3.849 TL. Türkiye’de oyun almak artık gerçek anlamda lüks. Bu seviyedeki fiyat, doğal olarak “değer mi?” sorusunu ağırlaştırıyor. Tsushima’yı sevdiyseniz, taktiksel dövüşü ve keşif odaklı yapıyı özlediyseniz Yōtei premium bir deneyim sunuyor. Ancak bütçe baskısı altında olanlar için indirim beklemek mantıklı olabilir. Gününde oynamak isteyenler içinse karşılığını veren bir yapım olmuş.

Ben ana hikâyeyi 33 saatte tamamladım; yan içeriklerle 40–50 saat arası rahat görülüyor. Ghost of Yōtei, Tsushima’nın mirasını tekrar eden bir devam değil; yeni kahramanı Atsu ile özgün bir kimlik kuruyor. Silah çeşitliliğiyle dövüşü satranç tahtasına çeviriyor, ritüellerle keşfi anlamlı kılıyor, intikam hikâyesini kişisel bir dramla bütünlüyor. Eksikleri var ama kalbi doğru yerde atan, ustalığı ödüllendiren, rüzgârın gösterdiği yöne sabırla yürüyen bir deneyim. Benim notum: 85/100.
Back
Top